Yunus ÖZDAMAR
Şanlıurfa eski müftüsü ve Diyanet Haseki eğitim merkezi müdavim hocalarından Halil Günenç’in hayatı ve hatıratı, Nezir Demircan tarafından kaleme alınarak beyan yayınları tarafından yayımlandı.
Hoca Efendi’nin doğumundan yaşadığı şu zamana kadarki ilimle yoğrulmuş hayat serüvenini anlatan kitapta Halil Hoca’nın gerek müftülük, gerekse eğitim merkezi hocalığı döneminden hatıratlara yer verilmiş. İlim adamı olmak cesaret ve bir o kadar da fedakarlık ister. Cesaret isteyen tarafı; her dönemde olduğu gibi günümüzde de ilmin zor şartlarda kazanılmış olması. Fedakarlık ister ki o da böylesine şartlarda kazanılan ilmi, hayatın son demlerine kadar başkalarına aktarma endişesi taşımak ve bunun için çaba sarfetmek. Bu kaideden hareketle Halil Günenç Hoca yetmişbeş yıllık ömrünün başlangıcını ilmin cesaret yönüne, halen yaşadığı kalan kısmını da cesaretle birlikte fedakarlığa adamış bir insan.
Hoca arkadaşları tarafından kendisine bir çok unvan verilmekle beraber bir çok meseleyi anında çözmesi sebebiyle ‘Hallalu’l -Meşakil’, yine günün yirmi dört saati kendisine sorulan sorulara büyük bir sabırla cevap vermesi hasebiyle kendisine ‘Türkiye Müftüsü’ ünvanları verilmiştir. Kendisine ‘Türkiye Müftüsü’ lakabını yakıştıran Haseki hocalarından muhterem Ali Rıza Temel Hoca Efendi’nin ilim kulvarındaki o bitmez tükenmez enerjisini ve sabrını Mevlana’nın şu beytiyle özetlemeye çalışır:
Madem ki Halil’sin, ateşten hiç korkma, emin ol, için rahat etsin. Ben, ateşi sana yüzlerce gül bahçesi yaparım.’(bkz.s.230) Fethullah Gülen Hoca, Halil Hoca’dan bahsederken ‘Bugün İslami fıkıh kitapları yansa veya kaybolup yok olsa Halil Hoca, onların hepsini yeniden yazıp tekrar ihya edecek bilgi ve beceriye sahiptir. Onun bu konuda zorlanmayacak kadar iyi bir üstad olduğunu kabul ediyorum. (bkz.s.166) ifadesini kullanır.
Yine Harun Baktı Hoca anılarında Abdurrahman Gürses Hoca’dan şu sözü aktarır;Bu Halil Hocayı İslam aleminin hangi üniversitesine koyarsanız koyun oradaki hocalara taş çıkartır. (bkz.s.133)
Halil Hocanın ve kitapta anlatılan olaylardaki şahısların çoğunun yaşıyor olması kitabı daha okunur ve çekici kılıyor. Medreselerde geçmiş bir ömür ve kıvrak zeka ile burada edinilen bilgileri çevreye aktarabilmek Hoca Efendi’nin kendisini en mutlu hissettiği an olsa gerek.
Şöhretleri, gerçek kimliklerinin önünde olan kimseler olduğu gibi, hakiki değeri halk tarafından bilinmeyen meçhul kahramanlar da vardır. Toplum için kalıcı değerler üreten, gayretlerini servete dönüştürmeyen, şöhretten tiksinen, sessiz ve mütevazi yaşayan, halk içinde Hak prensibini benimseyen bu meçhul kahramanları tanıyıp tanıtmak en azından bir vefa borcudur.
Her geçen gün bir ilim abidesinin aramızdan ayrıldığı günümüzde, Halil Hoca gibi meselelere hakim, ilerlemiş yaşına rağmen bildiğini çevresindekilerle paylaşmaktan kaçınmayan hocalarımızın değerlerini bilmeli, onları sadece aramızdan ayrıldıktan sonra değil yaşadıkları zaman da tanımalı, faydalanmaya çalışılmalıdır. Kitabın bu yönüyle büyük bir işlevi yerine getirdiği kanaatindeyiz.