İhsan ŞENOCAK
Ruhumuzun gıdasına ihtimam gösterir, her konuşanı dinlemez, her mecmuaya bakmaz, sokakta yürürken bir ölçüde gözlerimizi kapatırdık. Gözün ve ruhun kirlenmemesini, midenin zehirlenmemesinden daha fazla önemserdik. İstiklal Marşı’nın otel odası şairlerinin kaleminden çıkmadığını konuşur, bu yüzden “büyük mevzularımızı” mütevazı mekânlarda tartışırdık.
Öfkenin de bir onuru vardı, kızınca: “Salli ale’n-Nebi/Allah Resulü’ne salevat getir.”
(Devamı…)
İhsan ŞENOCAK
Ebeveyn-i Resul’ün (Allah Resulü’nün anne-babası) dinî durumu –özellikle- müctehid imamlar devrinden itibaren tartışılan bir konu olmuştur. Konu ile ilgili ayet ve hadislerin açıklamalarında müfessir ve şarihlerin görüş belirtmeleri, Ebu Hanife’nin (rahimehullah) “el-Fıkhu’l-Ekber” adlı akaid risalesinde meseleye yer verdiği düşüncesi, Ebeveyn-i Resul’ün önemini ve tarihi arka planının derinliğini göstermektedir.
Tartışmanın hassasiyeti (Devamı…)
Yahya ARSLAN
İslam özgün bir medeniyettir. Hayatın bütün şubelerinde olduğu gibi iktisatta da ilkeler vaz etmiştir. İslam’ın iktisat telakkisini anlayabilmek için, Onu kendi varlık alanında vaz ettiği ilkeler çerçevesinde kıymetlendirmek gerekir.
Kur’an ve Sünnet’in belirlediği iktisat ilkeleri ilk uygulanma imkanını Medine’de bulmuştur. İlkeler zamanla kurumsal kimlik kazanmış ve İslam iktisat doktrini ortaya çıkmıştır.
İslam nazarında ticaret; “Farzdan sonra (namazdan) emredilen (Devamı…)
Muhammed MAŞALI
Kur’an-ı Kerim iyiyi, doğruyu, güzeli vaz’ eder. İnsanın insanla, insanın cemiyetle, insanın Allah Teala ile münasebetinin nasıl olması gerektiğini, fıtratın bozulmadan korunmasının esaslarının neler olduğunu anlatır.
Kur’an-ı Kerim eşyanın doğru bir şekilde okunmasını temin eder. O, okunup yaşandıkça ferdî ve ictimaî muvazene devam eder, problemler çözülür.
Müminler onu okur, anlar, (Devamı…)
İhsan ŞENOCAK
Bir yerden diğerine seyahat etme anlamına gelen “rıhle” genelde âlimlerin, özelde muhaddislerin hadis öğrenmek, bildiklerini tevsik etmek için yaptıkları ilim yolculuklarını ifade etmek için kullanılır.
Her şeyi bilen Allah Azze ve Celle, Hz. Âdem’i yaratınca, ona eşyayı öğretti, dilediği kullarına da murat ettiği kadar “ilim” verdi. İlmin gerekliğine inanan insanlar ilim sahiplerine ulaşıp onlardan istifade edebilmek için kısa-uzun rıhle/seyahatler yaptı. (Devamı…)
MUHAMMED EBÛ ZEHRE’NİN(1) KALEMİNDEN “İMAM ZAHİD KEVSERΔ (2)
Notlarla tercüme eden:
Halit İSTANBULLU
Bir yıldan daha uzun bir zaman önce İslam ümmeti, bu dünyanın bayağılığına düşmekten ruhlarını koruyan, müminlerin Rablerine ibadete meylettiği gibi ilme yönelen müçtehit alimlerinden birini kaybetti. Zira O, ilmin ibadetin bir nevi olduğunu, alimin de ilmiyle sadece Allah’ın rızasını kazanmayı istediğini, yeryüzünde yüce olmak, fesat çıkarmak, (Devamı…)