İnkişaf
İlmî dergicilikte yeni bir soluk

İnkişaf

Batı’ya “Neden böyle?” diye sorabilme cesareti

02 Ağustos 2024

İnkişaf

Mukaddesatımız çiğneniyor, hanümanımız talan ediliyor, coğrafyamızın büyük bir bölümünde kardeşlerimiz içmeye su, yemeye ekmek bulamıyor, ajanslar sürekli olarak müreffeh ülkelerin işgal ettiği devletlerden haber merkezlerine katledilen Müslümanların haberlerini geçiyor… İşin garip tarafı, bütün bu olanlar karşısında “sabır” ve “teslimiyetten” öte yapabilecek bir şeyimiz olmadığını düşünüyoruz. Bu düşünce, yaşanılan hali meşrulaştırdığı gibi mevcut köleliğin de ömrünü uzatıyor.Durumumuzu arz edip hakkımızı talep ettiğimiz hükmi ya da hakiki şahsiyetler zalimlerin ta kendileri olduklarından “özür” beklerken “yoğunlaştırılmış zulümle yola devam edin” emriyle karşılaşıyoruz.

Ümmetin teslimiyetçi yaklaşımı Yunan Aklı, Roma Hukuku ve Hıristiyan Ahlakı üzerine ibtina eden Batı Medeniyeti’ni daha da cesaretlendiriyor ve Onun global sömürü ağıyla kurumsal yapısını “derinden” işletmesine zemin hazırlıyor.

Buhara, İslamabad, Konya ovalarında ırgatlık yapıyor, ürettiğimiz ürünlerle dünya sofrasına katkıda bulunuyoruz. Karşılığında ise, masa başında oturup para basan Batılı adamdan bir miktar kağıt alıyoruz.

Yer altı ve yerüstü madenlerimiz sömürülüyor, bilmem kaçıncı dünya ülkeleri muamelesi görüyoruz, bütün bunlar olurken zalimlere “neden böyle yapıyorsunuz? diye sorma hakkını kendimize çok görüyor, ya da buna cesaret edemiyoruz.

Tam iki asırdır “yapılanların hesabını sormak için henüz erken, biraz daha sabretmeli.” diyerek birbirimizi oyalamakla meşgulüz. Bu yüzdendir ki durumumuzda iyileşme olmadığı gibi her geçen gün sömürü daha da derinleşiyor.

Hakkı gasp edilen, onu istediğinde ise “hakkının bir miktarı iade edilebilir. Fakat bu, inancından vazgeçmene bağlıdır.” cevabını alan ümmetin hali şu ayet-i kerimeler ve onların inişine sebep olan olayla birebir örtüşmektedir: Demircilikle iştigal eden Habbab b. Eret’in (radiyallahuanh) müşriklerin ileri gelenlerinden As b. Vail’den bir miktar alacağı vardı. Parasını almaya gittiğinde, As kendisine şöyle demişti: “Hayır! Allah’a yemin olsun ki Muhammed’i inkar etmedikçe sana borcumu ödemeyeceğim.” Bunun üzerine Habbab: “Allah’a yemin olsun ki sen (şimdi burada) ölüp, sonra (gözümün önünde) tekrar dirilecek olsan dahi Onu asla inkar etmeyeceğim.[1] Bu defa As: “Ben ölüp sonra dirildiğimde orada malım olacaktır, gelirsen sana da malını veririm.”[2] diyerek Habbab’la alay eder. Hadise üzerine şu ayeti kerimeler nazil olur: “(Resulüm!) Ayetlerimizi inkar eden ve ‘muhakkak surette bana mal ve evlat verilecek’ diyen adamı gördün mü? O gaybı mı bildi, yoksa Allah’ın katından bir söz mü aldı? Kesinlikle hayır! Biz onun söylediğini yazacağız ve azabını uzattıkça uzatacağız.”[3]

Bir gün mutlaka ümmetin Habbabları haklarını dava edecek ve “neden böyle?” diye Asları sorgulayacaklardır. İşte o zaman bütün dünya “hak geldi ve batıl zail oldu.” ayetinin yeniden tecelligâhı olacaktır.

İNKİŞAF

——————————————————————————–

[1] Yani, böyle bir hadise nasıl imkansızsa Allah Resulü’nü ‘sallallahu aleyhi ve sellem’ inkar etmem de aynı ölçüde muhaldir.

[2] Buhari, Buyû’ 29, İcâre 15; Müslim, Sıfâtu’l-Münafikîn 35; Bkz. el-Hâzin, Lübâbu’t-Te’vil, IV, 259, Mısır, 1955.

[3] Meryem(19): 77-80.

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.