İnkişaf
İlmî dergicilikte yeni bir soluk

İnkişaf

Malatya fatihi Hz. Muaviye (r.a) haqqında

Malatyalı Muhammed Reşad

Bu ‘unvânın sebebi beyânında
Malatyayı hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anh feth etmemiş olsa da olurdu. Maqsadım bîma’nâ mahallîcilik ile iştiğâl değil. Lâkin ashâb-ı kirâmın ‘aleyhinde en ğalîz iftirâlar edilen bir büyüğün emrinde, hâlen yaşadığımız memleketin bir hissesinin feth edilmiş bulunması vaqıâsını birtaqım râfızî dedi qodularından daha haqîqî gördüğüm i’tibârla xusûsiyle qayd etmek istedim. Bu şehrde yaşayan, hattâ bir qısmı râfızî olan insânların, yaşadıqları şehrin hazret-i muâviyye tarafından feth edildiğinden xaberdâr olduqlarını zann etmiyorum. Şâyet, hazret-i muâviyyeden sonra bu şehrin mükerreren kâfirlerin işğâline uğradığı behânesi ile merhûmûn fâtîhliği inkâr olunursa ‘acebâ bu pâye ile muttasıf kimimiz qalır? 

İstanbulu sultan muhammed xân, şâm-ı şerîfi hazret-i ‘ömer radiyAllahu ‘anh bir kerre feth etmişler, lâkin bu şehrler yeniden feth edilesi hâle gelmiş. Hattâ m.qamal paşanın bir nev’ istanbul fâtihi olduğunu süleymâniyyenin minâreleri arasındaki mahyâlarda “İstanbul kurtuluşun kutlu olsun” benzeri bir yazı ile tebrîk etmelerinden öğreniyoruz. Xâsılı, malatyanın ilk fâtihi belki de yegâne fâtihi hazret-i muâviyyedir.[1] Bu zat o beldenin Müslimânların eline geçmesi içün yolu açmış, ya’ni feth etmiş de biz elimizde tutamamışsaq bunun günâhkârları râfizîlermidir, emevîlermidir yoqsa bizmiyiz? Geçmiş ümmetlerin xayrlılarından bir zât olan hazret-i muâviyyenin nâmını yâd etmek ve bu zâta atılan iftirâların mâhiyyetine dâir bahs etmek istedim.

Hazret-i muâviyyenin şemâili haqqında

Râfizî müverrîxlerden ya’qûbînin zannınca hazret-i muâviyye, “asıq suratlı, patlaq gözlü, gür saqallı, qısa bacaqlı” bir kimsedir. Hafız ez-zehebînin rivâyetine göre ise merhûm, “heybetli, iri ve gösterişli, uzun boylu beyaz tenli, yaqışıklı, güldüğünde üst dudaqları qıvrılan, saqalını âdetâ altun sarısına boyayan” bir kimse idi.[2] Hazret-i muâviyye ile râbıta qurmaq isteyen bir âxir zemân Müslimânına bu tasvîrlerden hangisine göre zihnini şekllendirmesini tavsiyye edersiniz? Yaqın zemânlarda resmî papaz mekteblerinde/ Faculty of theology? revâc gören bir ‘usûle göre haqîqat, “ne o ne budur ve hemân dâimâ her ikisinin de arasında bir yerlerdedir”. Böylece hazret-i muâviyye ne ya’qûbînin rivâyetindeki gibi “asıq suratlı, patlaq gözlü, qısa bacaqlı” bir adamdır ne de zehebînin rivâyetindeki gibi “güleç, yaqışıqlı, uzun boylu” dur. Orta boylu, yaqışıqlı ama patlaq gözlü, asıq suratlı amma güldümü iyi gülen bir zâtdır. Ortayı bulmaq içün ne şiâya ne ehl-i sünnete yaramayan uyduruq bir tasvîr îcâd edilmiş olmasının bu adamların akademik ‘unvânlarını haleldâr edeceğini zann etmiyorum. ‘Acebâ bu derece zıddiyyet ‘arz eden rivâyetlerin ne sûretle halli mümkîndir?

Hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anhın târîhçe-i hayâtının tedqîqinde ta’qîb edilmesi lâzım gelen ‘usûl haqqında

Ashab-ı kirâmın târîhçe-i hayâtlarının tedqîqinde ta’qîb edilecek ‘usûl ile esâtir/ history e dâir bahslerde ta’qîb edilecek ‘usûl arasında farq olmaq mecbûriyeti vardır. Ashâb-ı kirâmın ‘adâlet sıfatı ile muttasıf bulunub bulunmamaları xusûsu, bu zevât vâsıtası ile bize intiqâl eden rivâyetlerin şâyân-ı i’timâd olub olmaması ile doğrudan ‘alâqadâr görünüyor. Ashâb-ı kirâmın bizim içün en mühimm bir xusûsiyyetleri olan ‘âdil kimseler bulunmaları, bunlar vâsıtası ile bize intiqâl eden hadîs rivâyetlerinin şâyân-ı i’timâd olmasının esâsını teşkîl ediyor. İmâm buxârî hazretleri de dâhil olmaq üzere sayısız muhaddislerin hazret-i muâviyyeden hadîs rivâyet etmeleri de gösteriyor ki hazret-i muâviyye ‘âdil, rivâyetine i’timâd edilir bir kimsedir ve kendisinden hadîs rivâyet edilmesi içün lâzım gelen bütün sıfatları hâizdir. O taqdîrde, Hâfız zehebînin senediyle rivâyet etdiği “heybetli, iri ve gösterişli, uzun boylu beyaz tenli, yaqışıklı, güldüğünde üst dudaqları qıvrılan, saqalını âdetâ altun sarısına boyayan” tasvîrinemi inanmaq lâzım yoqsa ya’qûbî râfızîsinin tasvîrinemi?” suâlinin usûlî cevâbı ortaya çıqmış olur. Selâmet, ashâb-ı kirâmın ahvâli haqqında muhaddisîn-i kirâmın usûllerine uymaqdadır.

Râfızîlerin hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anha olan ğarezlerinin tahlîli beyânında

‘Acebâ ya’qûbî ne sebeble hazret-i muâviyyeyi “asıq suratlı, patlaq gözlü, gür saqallı, qısa bacaqlı” bir kimse olaraq tasavvur ediyordu? Görmediği bir adam haqqında; senedsiz, etrâfdaki birtaqım dedi qoducu ğarezkâr râfızîlerin xayâllerinin mahsûlü rivâyetleri naql etmekden bu adamın eline ne geçecekdi? ‘Abbâsî devri târîxcilerinin, –xusûsiyle bunlardan râfızîlikle bed-nâm olanlarının– rivâyetlerine istinâd ederek bir hazret-i muâviyye tasavvûru ihdâsı elbette mümkîndir. Ciğeri lekeli olan kimselerin objektiflik, orta buluculuq, akedemik yalaqalıq, ekmek parası gibi suflî mülâhazalarla bu mesnedsiz rivâyetlere müşterî çıqaraq Müslimânların tasavvûrlarını kirletmek ğayretlerini taqdîr etmek lâzım.

Râfızî qafasının işleyişine göre, hazret-i hüseyn radiyAllahu ‘anhı şehîd eden ordunun qumandanının tâbi’ olduğu sultanın babası olması hasebiyle hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anh da mes’ûl sayılır! Vaqıâ, hazret-i ‘ali radiyAllahu ‘anhın xilâfeti devrinde i’tirâz etmiş olması, yezidi kendi yerine xalef ta’yîn etmesi gibi tasarrûfları da bunların hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anha ‘aleyhdâr olmaları, ya’ni merhûmu “asıq suratlı, qısa bacaqlı” tasavvûr etmeleri içün kâfîdir.

Rafızîlerin mezhebleri haqqında düşünürken şu xusûs meraqlıdır: Bu adamların müşkili bir mes’ele olsa, meselâ hazret-i hüseyn radiyAllahu ‘anhın şehâdeti olsa bir yere qadar anlamaq mümkîn olurdu. İşe baqın ki hazreti ebû bekr radiyAllahu ‘anhın hilâfetinden hazret-i muâvîyyenin xilâfetine ve bi’l-âxere hazret-i hüseynin şehâdetine qadar ne qadar “yaralı” mes’ele varsa, bu adamların da o mes’elelerde ‘aleyhde bir mevqi’i var. Ehl-i sünnetin hâdîseleri insâf, i’tidâl ile muhâkeme etmesinin yanında bunların kin, fesâd, ixtilâf dolu mezhebleri mevqi’ tutuyor. Qısm-ı a’zâmı ehl-i sünnetin [de] imâmları olan zevât-ı kirâmın etrâfında bulunan birtaqım proto-râfızîlerin ta’qîbcilerinin bi’l-âxere mu’tezilenin ve daha sonra işrâqiyye ve bulunduqları yerde hangi müfsîd aqîde varsa onu da aqîde portföylerine qatmalarının istinâd etdiği enteresan bir rûh hâleti var. Dîn veyâ mezheb sûretinde, her muharremde ve mümkîn olan her vesîle ile temâşâya qoyulan trajedyanın, hayâtiyyeti devâm eden en ğarîb bir sosyopatoloji olaraq tahlîli lâzımdır. Ortada yezîd veyâ onun tarafdârı bir kimse veyâ mezheb yoq iken, düşman bir dîger/ the Other îcâd etmek ve marazlı hüviyyetini ona göre şekllendirmek siyâsetinden vahdet-i İslâmiyye siyâseti çıqması mümkîn değildir. Bu mezhebin esâsı kin, bir yerlerde yezid, hazret-i hüseyn qâtili görmek üzere qurulmuş. Îrân inqılâbcılarının “Her yer kerbela her yer aşura” edebiyyatıyla dolduruşa getirdikleri qalabalıqlara gâh ameriqa, gâh ‘ırâq, gâh suûdlar düşmân gösterilmek sûretiyle mezheblerinin idâmesi ümmîd olunuyor.

Hazret-i muâviyye radiyAllahu ‘anhın haqîqî hüviyyetinin öğrenilmesi haqqında

Maalesef, türkiye piyasası, hazret-i muâviyye ‘aleyhinde edebiyyât ile doludur ki bunların qısm-ı a’zâmı, bizzât râfızîler tarafından değil içimizden çıqan ğâfil ve hâinlerin eliyle yazılmış şey’lerdir. Lâtin harfleri ile türkce neşr edilmiş edebiyyât içinde, hazret-i muâviyyenin haqîqî hüviyyetinin öğrenilmesine kâfî olacaq birtaqım eserler mevcûddur.

Bunların en mühimmi, muhammed sâlih ekinci efendinin, “Faslu’l-Xitâb fî MevaqifilEshâb” tercemesi olan birinci tab’ı “Ashab-ı Kiram’ın Etrafındaki Şüpheler”, ikinci tab’ı “Tarihte Metod ve Tarihi Tetkikler Işığında Sahabe Dönemi” ‘unvânlı kitâbıdır.[3] Bu zâtın kitâbı, kadı ebû bekr ibnu’l-‘arabî hazretlerinin “el-Avâsım mine’l-Qavâsım” kitâbı esâsında te’lîf olunmuşdur. İkinci tab’ının muqaddemesinde denildiğine göre bu qıymetdâr eserin ‘arabca aslını riyadda ve mısrda da neşr etmişler. Vaqıâ bu xusûs, kitâbın şâyân-ı i’tibâr olması haqqında şübhe tevlîd ediyor ise de hükmü yoqdur, kitâbda vehhâbî ‘aqâidinden eser bulunmamaqdadır.

İkinci kitâb, ‘ömer nasûhî efendinin “Ashâb-ı Kirâm (Hakkında Müslümanların Nezih İ’tikadları, Hazret-i Muaviye Hakkında Suallere Cevaplar)” ‘unvânlı eseridir.[4]

Üçüncü kitâb, hüseyn hilmî ışık efendinin “Eshâb-ı Kirâm” ‘unvanlı eseridir.[5] Müellîfi tevâzu eseri olmaq üzere kitâblarının üzerine tedqîqinde esâs aldığı müellîflerden birinin adını qoymaq yolunu ihtiyâr ediyor. “Eshâb-ı Kirâm” kitâbı da şiâ ‘aleyhinde yazılmış muxtelîf eserlerin terceme ve hüseyn hilmî efendi tarafından şerhinden vücûde gelmiş. Hüseyn hilmî beyin kitâbının muqaddemesinde qayd etdiği siyâsî fikrleri qabûle şâyân görülmese de kitâb istifâdeye medârdır. Şiâ ‘aleyhindeki edebiyyâta vâqıf olan hüseyn hilmî beyin mecmuâsı türkiyede bu xusûsda neşr edilmiş en qıymetdâr eserlerdendir.

Bunların xâricinde türkiyyede neşr olunmuş birtaqım kitâblar da vardır ki bunların ba’zılarının tedârikinin o qadar da qolay olmadığını zann ederim.

İhsan ilâhî zâhirin “Şia’nın Kur’an İmamet ve Takiyye Anlayışı” ‘unvânı ile neşr olunan kitâb, bu mevzu’larda merâqı olan her kesin bir şeklde mütalaa etmesini îcâb etdirecek qadar mühimm bir eserdir.[6] Müellîfi olan zât ‘ömrünü şiâ tedqîqlerine vaqf etmiş ve bir va’zı esnâsında râfızler tarafından şehîd edilmişdir. Bu kitâbı mütâlaa eden bir Müslimânın şiâdan gelen her da’vete şübhe ile baqacağını zann ediyorum.

Kitâb oqumağa pek ta’qâti olmayan ‘avâm-ı Müslimîn içün hacmi i’tibârı ile küçük fakat fâideli sayılabilecek bir kitâb, muhîbu’d-dîn xatîbin “elXutûtu’l-‘Ârıza li’Şiâti’l-İsneyaşeriyye” kitâbının “Bir Araştırma” ‘unvânlı tercemesidir.[7]

Fetullah xocanın eshâbından ibrâhim süleymânoğlu bey’in “Mehdilik ve İmamiye” kitâbı da şâyân-ı istifâde eserlerdendir. Artıq basılmayan bu kitâbı tedârik edib oqumaqda xayr vardır.[8] Kitâbı tedârikde müşkilât çekilmesinin muhtemel sebebi, haç perestlerle dialoğu tasvîb ederken şiâ ile dialoğsuz qalmanın tevlîd edeceği ğerâbet olmalı. Vaqıâ fetullah xoca ashâb-ı kirâma olan muhabbeti ile ma’rûf bir kimse olması hasebiyle sünnî-şiî dialoğuna müsbet baqmıyor olabilir. Gerçi öbürleri, ashâb-ı kirâm bir tarafa peyğamber-i zişân hazretlerine dahi yan baqdıqları hâlde dialoğlanıyorlar…

Hâfız zehebînin “el-Munteqâ” tercemesi türkce istifâde edilmesi mümkîn eserlerden.[9]

İbn hacer el-heytemî hazretlerinin “Yakıcı Yıldırımlar” ‘unvânı ile terceme edilen ve tedâriki qolay olan “es-Sevâiqu’l Muhriqa” kitâbı da şâyân-ı istifâdedir.[10]

Bu kitâbların xâricinde bir iki kitâb da vardır ki yuqarıda taqdîm etdiğim kitâbların bir qaçını mütalaa eden insâflı bir Müslimân bunların mütalaasından zarar değil fâide görür zannındayım:

Humeynînin “İslâm Fıkhında Devlet” adıyla neşr edilen kitâbını, mutlaqâ birinci tab’ından mütalaa etmek sûretiyle qırâatde xayr vardır. Bu adamın ashâb-ı kirâma nasıl ağız dolusu sövdüğünü bizzât kendi kitâbından mütalaa etmelidir.[11] Kitâbın ikinci tab’ında ba’zı mühimm qısmlar çıqarılmışdır.[12]

Ali şeriatinin “Ali Şiası Safevi Şiası” kitâbını mezhebsiz bir şiînin mezheb ehli şiîleri tenqidi niyyetine mütalaa etmek mümkîndir.[13] Bu kitâbın fâidesine bir delîl olaraq, ‘ali şeriâtinin kitablarını îrânda her yerde bulmaq mümkîn olduğu hâlde bu kitâbın bulunamaması zikr edilebilir.

———————————–

[1] Belâzûrî, “Fütûhu’l-buldân” (tercemesi), Kültür Bakanlığı neşr.

[2] Hâfız Muhammed ibn Ahmed ez-Zehebî, “Siyeru A’lâmi’n-Nubelâ”, Qâhire-1375 (1956); 3.c., 120.s. (Vecdi Akyüz, “Hilâfetin Saltanata Dönüşmesi”, İstanbul-1411 (1991), Dergah neşr.; 136.s.) den naqlen. : Ahmed ibn Ebî Ya’qûb el-Ya’qûbî, “Târîx”, Beyrut; 2.c., 238.s. ; (Vecdi Akyüz, a.g.e.; 136.s.) den naqlen. : İmâm Abdu’r-Rahmân ibn Ebî Bekr es-Suyûtî, “Târîxu’l-Xulefâ’”, İstanbul-1371 (1952), Eser neşr., 145.s..

[3] Muhammed Salih Ekinci Efendi, “Ashab-ı Kiram’ın Etrafındaki Şüpheler”, İstanbul-1416 (1996), birinci tab’; “Tarihte Metod ve Tarihi Tetkikler Işığında Sahabe Dönemi”, Konya 1999 (1419)), ikinci tab’.

[4] ‘Ömer Nasûhî Bilmen Efendi, “Ashâb-ı Kirâm (Hakkında Müslümanların Nezih İ’tikadları, Hazret-i Muaviye Hakkında Suallere Cevaplar)”, İstanbul, Bilmen neşr.

[5] Ahmed Fâruk (Hüseyn Hilmî Işıq Efendi), “Eshâb-ı Kirâm”, İstanbul-1406 (1986), üçüncü tab’; Benim mütâleâ etdiğim bu tab’ıdır ammâ bu güne qadar qaç def’â bu kitâbı tab’ etdiklerinin sayısını cenâb-ı Haqq bilir. Her hâlde tedâriki âsân kitâblardandır ve bu cihetiyle dahi qayda değer.

[6] İhsan İlâhî Zâhir, [“Eş-Şiâ ve’s-Sünne” tercemesi] “Şia’nın Kur’an İmamet ve Takiyye Anlayışı”, Anqara-1404 (1984).

[7] Muhibuddin Hatib, [“elXutûtu’l-‘Ârıza li’Şiâti’l-İsneyaşeriyye” tercemesi] “Bir Araştırma”.

[8] İbrahim Süleymanoğlu, “Mehdilik ve İmamiye”, İzmir-1407 (1987).

[9] Hafız Zehebi, “El-Munteka (Şiilik ve Mahiyeti)” tercemesi, Konya-1406 (1986).

[10] İbn Hacer el-Heytemî hazretleri, [“es-Sevâiqu’l Muhriqa” tercemesi] “Yakıcı Yıldırımlar”, İstanbul-1411 (1990), Bedir neşr.

[11] Ayetullah Humeyni, “İslam Fıkhında Devlet”, İstanbul-1399 (1979), Düşünce neşr.

[12] İmam Humeyni, “İslamda Devlet”, İstanbul-1411 (1991), Objektif neşr.

[13] Ali Şeriati, “Ali Şiası Safevi Şiası”, İstanbul-1410 (1990), Yöneliş neşr.

Leave a Reply

You must be logged in to post a comment.